Sözleşme’nin 13
üncü maddesine göre, Sözleşme’nin tanıdığı hak ve özgürlükler ihlâl edilen
herkes, ihlâl resmî sıfatla hareket eden kişiler tarafından yapılmış olsa da,
ulusal bir makama etkili bir başvuru yapabilme hakkına sahiptir. Bu madde taraf
devletlere, her şeyden önce, kendi iç hukuklarında bu nitelikte hak arama
yollarını getirme yükümlülüğü yüklemektedir. Dolayısıyla, ihlâlin varlığına
rağmen herhangi bir başvuru yolunun getirilmemiş olması veya daha önceki
uygulamalardan herhangi bir etkisinin olmadığının anlaşılması 13 üncü maddeye
aykırılık teşkil eder. Başvuru veya hak arama yolunun “etkin” olması,
Mahkeme’ye göre, onun“hayalî veya teorik” değil; sonuç doğurabilir, işe yarar
ve elverişli olması anlamına gelir.
Başka bir
anlatımla, ihlâl iddiasının önüne getirilecek olduğu merciinin işin esasını
inceleme ve gerektiğinde ihlâli düzeltici ve uygulanabilir karar alma yetkisine
sahip olması gerekir. Bununla beraber, başvurulacak makamın yargısal nitelikte
olması şart olmasa da idarî makamlara başvurma hakkının genel olarak ve Türk
Hukuku uygulaması açısından bu anlamda etkili bir yol olduğunu söylemek oldukça
zordur.
Mevzuat
hükümlerinin yorumlanmasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarının yön
göstericisinden faydalanılması gerektiği izahtan vareste olmakla birlikte,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının doğrudan iç mevzuat hükümlerini
ortadan kaldırma yeteneğinin bulunmadığı, Anayasanın 90/5 inci maddesinin bu
yönde bir yorumda bulunulmasına elverişli olmadığı hususunda duraksama
bulunmamalıdır.
Bununla
birlikte, Anayasanın 90/5inci maddesinde, “temel hak ve özgürlüklere ilişkin
milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi
nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas
alınır” şeklinde yer verilen ifadedeki uyuşmazlığın, sözleşme ile iç hukuk
metinleri arasındaki somut farklılıklar olarak algılanması gerektiği de
ortadadır. İptali istenen yasa metninin 4 üncü maddesinin birinci
fıkrası, AİHS’nin 13 üncü maddesinde yer alan etkili başvuru yolu
öngöremediği için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile çelişmektedir.
Anayasanın
90 ıncı maddesinin son fıkrasında temel hak ve özgürlüklere ilişkin
uluslararası antlaşmalara kanunlar karşısında üstünlük tanındığına göre, Adalet
Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak olan Komisyon, etkin, yetkin, sonuç
doğurabilir, işe yarar ve elverişli olamayacağı için 6384 sayılı
yasanın birinci fıkrası, AİHS’nin 13 üncü maddesine ve
temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalara kanunlar karşısında
üstünlük tanındığı için de Anayasanın 90 ıncı maddesinin son
fıkrasına aykırıdır.
IV. YÜRÜRLÜĞÜ
DURDURMA İSTEMİNİN GEREKÇESİ
Arz ve izah
olunan nedenlerle, söz konusu kural hakkında yürürlüğünün durdurulması da
istenerek iptal davası açılmıştır. 09.01.2013 tarihli ve 6384 sayılı“Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle
Çözümüne Dair Kanun”uniptali istenen maddelerin uygulanması halinde, Anayasaya,
kanunlara ve Uluslararası sözleşmelere ve Anayasa Mahkemesinin kararlarına
aykırı olarak geriye dönüşü imkansızbiçimde ve giderilmesi olanaksız
hukuki zarar ve durumlara yol açacağı açıktır.
Açıklanan
nedenlerle, iptali istenen kuralın yürürlüğünün durdurulması istenilmektedir.
V. SONUÇ VE İSTEM
4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının AİHS’nin 13 üncü maddesine ve Anayasanın 90/5
inci maddesine aykırı olduğundan iptaline ve iptal davası sonuçlanıncaya kadar
yürürlüğünün durdurulmasına kararverilmesine ilişkin istemimizi saygı ile arz
ederiz.”
II- YASA
METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralı
9.1.2013 günlü,
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların
Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un dava konusu kuralın da yer
aldığı 4. maddesi şöyledir:
“Komisyon ve
çalışma esasları
MADDE
4- (1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar hakkında karar vermek
üzere Bakanlığın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve
savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi ile Maliye
Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir kişiden
oluşan toplam beş kişilik bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu üyeler
arasından Adalet Bakanı tarafından seçilir.
(2) 9 uncu
madde hükmü saklı kalmak üzere Komisyon üyelerine, müracaatlar
sonuçlandırılıncaya kadar başka bir görev verilmez.
(3) Komisyon,
üye sayısının salt çoğunluğuyla toplanır ve toplantıya katılanların salt
çoğunluğuyla karar verir.
(4) Komisyonun
sekretarya hizmetleri Bakanlık tarafından yürütülür.
(5) Kamu kurum
ve kuruluşları ile yargı mercileri, Komisyonun görevi kapsamında ihtiyaç
duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi gecikmeksizin Komisyona göndermek
zorundadır.”
B- Dayanılan ve İlgili Görülen Anayasa Kuralı
Dava
dilekçesinde, Anayasa’nın 90. maddesine dayanılmış, Anayasa’nın 2. ve
36. maddeleri ise ilgili görülmüştür.
III- İLK
İNCELEME
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ,
Alparslan ALTAN, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR,
Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan
ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz
AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla
3.4.2013 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas
inceleme aşamasında karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar vermiştir.
IV- ESASIN
İNCELENMESİ
Dava dilekçesi
ve ekleri, Raportör Fatma BABAYİĞİT tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin
rapor iptali istenilen yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru
kararında, bir yargı mercii olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) görev
ve yetki alanındaki bir konunun iç hukukta yürütme organınca belirlenecek beş
kişiden oluşan bir komisyona havale edilmesinin yargının alanına yürütmenin
müdahale etmesi anlamına geldiği, Adalet Bakanı ve Maliye Bakanı tarafından
atanacak kişilerden oluşturulacak olan Komisyonun, bağımsız ve adil
yargılanmayı sağlayacak nitelikte yetkin bir kurul olamayacağı iddia edilerek,
6384 sayılı Kanun’un komisyonun oluşumuna ilişkin 4. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 13. maddesine ve temel
hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmalara kanunlar karşısında
üstünlük tanıyan Anayasa’nın 90. maddesinin son fıkrasına aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
43. maddesine göre, ilgisi nedeniyle iptal başvurusuna konu kural, Anayasa’nın
2. ve 36. maddeleri yönünden de incelenmiştir.
Dava konusu kural uyarınca, AİHM’ne uzun yargılama iddiasıyla
yapılmış başvurular konusunda karar vermek amacıyla, Adalet Bakanlığının
merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılar arasından
Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi ile Maliye Bakanı tarafından Maliye
Bakanlığı personeli arasından atanacak bir kişiden oluşan toplam beş kişilik
bir komisyon kurulması öngörülmüştür.
6384 sayılı
Kanunla, AİHM’nin “Ümmühan Kaplan/Türkiye” kararının
gereğinin yerine getirilebilmesi, kurulacak komisyon aracılığıyla makul sürede
sonuçlandırılamayan soruşturma ve yargılamalardan dolayı AİHM’neyapılmış
başvuruların tazminat ödenmek suretiyle en kısa zamanda çözüme kavuşturulması
ve bu suretle AİHM tarafından ülkemiz aleyhine verilebilecek ihlal sayılarının
da azaltılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına
dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka
uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet
organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı
denetimine açık olan devlettir.
Hukuk
devleti ilkesinin en önemli gereklerinden olan bireylerin temel haklarının
korunması, diğer unsurları yanında, adil yargılanma hakkının tanınmasını da
içermektedir. Anayasa’nın 36. maddesinde herkesin, meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve
savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu; hiçbir mahkemenin, görev ve
yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu
konuları içeren AİHS’nin 6. maddesinin birinci fıkrasında; “Herkes,
gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş
bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde,
hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir…” denilerek
adil yargılanma hakkı tanımlanmıştır. Adil yargılanma hakkı, her şeyden
önce kişinin medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar veya cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda bağımsız ve tarafsız bir mahkemeye
müracaat hakkını; bu hakkın kullanılmasından sonra da davasının makul sürede görülmesini
isteme hakkını içermektedir.
İnsan hakları konusunda ortaya çıkan sorunların kendi iç hukukumuzda
giderilmesini amaçlayan 6384 sayılı Kanun’la getirilen sistem, başvuruların en
kısa süre içinde ve sulh yoluyla sonuçlandırılmasını öngörmektedir. Kanun bu
yönüyle zarara uğrayan vatandaş ile Devlet arasındaki uyuşmazlıkta alternatif
bir çözüm yöntemi getirmiştir.
Yargılama, kanunla kurulan bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından,
hukuki uyuşmazlıkların ve hukuka aykırılık iddialarının özel yargılama usulleri
izlenerek çözümlenmesi ve kesin hükme bağlanması faaliyetidir. Bağımsızlık ve
tarafsızlık, yargı fonksiyonunu idare fonksiyonundan ayıran en önemli ölçüt
olup, yargı yetkisini kullanacak olan merciin, çözülmesi istenen uyuşmazlığa
doğrudan veya dolaylı olarak taraf olmayan ve uyuşmazlığın taraflarından
tamamen bağımsız olan kişi veya kişilerden oluşmasını gerektirmektedir. Ayrıca,
yargı organları bir uyuşmazlığı kesin bir biçimde çözerken, idare organlarının
verdiği kararlar kural olarak kesin nitelikte değildir.
6384 sayılı Kanun uyarınca oluşturulacak Komisyonun verdiği
kararların “kesin hüküm” niteliğini taşımadığı, yargı
fonksiyonu kapsamında olmadığı, başvuruları inceleme süreci ve uygulayacağı
usulün idari nitelikte olduğu, kararlarının idari yargı denetimine tabi olduğu
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, yargısal faaliyet yürüten bir makam veya merci
olmayıp, Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan
ve sekreteryasını Bakanlığın yürüttüğü bir idari kurul olan
Komisyonun, Adalet Bakanı ve Maliye Bakanı tarafından atanacak kişilerden
oluşmasında, hukuk devleti ve adil yargılanma ilkesine aykırılık
bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, dava konusu kural Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir
Kuralın, Anayasa’nın 90. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
V- YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI İSTEMİ
9.1.2013 günlü,
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların
Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı
fıkrasına yönelik iptal istemi, 6.6.2013 günlü, E.2013/34, K.2013/74
sayılı kararla reddedildiğinden, bu fıkraya ilişkin yürürlüğün durdurulması
isteminin REDDİNE, 6.6.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VI- SONUÇ
9.1.2013 günlü,
6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların
Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un 4. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
6.6.2013 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.