11 Haziran
2014 tarihi itibariyle, çeşitli vergi ve idari para cezalarının
yapılandırılmasını öngören ve TBMM Başkanlığı’na sunulan Kanun teklifinde,
sahte belge (naylon fatura) düzenleyen veya kullananlar için özel bir
düzenleme yer almıyor. Bu haliyle, sahte belge düzenleyen veya kullananların
kanun teklifinin genel hükümlerine tabi olduğu görülüyor.
Kanun
teklifinin tahakkuk etmiş vergi alacaklarını kapsadığı dikkate alındığında,
sahte belge (naylon fatura) düzenleyen veya kullananlar bakımından şu hususların
altı çizilebilir; Kanun teklifinde bir sınırlama yer almadığına göre; sahte
belge (naylon fatura) düzenleyen veya kullananlar, vergi asıllarından veya
vergi cezalarından kaynaklanan borçlarından tahakkuk etmiş bulunanları kanun
kapsamında yapılandırarak ödeyebilecekler. Ancak, mevcut haliyle tahakkuk
etmemiş borçlar teklif kapsamında olmadığından, bu mükelleflere ait olup henüz
tahakkuk etmemiş durumda bulunan borçlar (örneğin inceleme, uzlaşma veya
ihtilaf aşamasında bulunanlar) bakımından kanundan yararlanma imkânı şu an için
sözkonusu görünmemektedir.
Bu durumda;
diğer tüm mükelleflerin hakları ile paralel olarak, vergi borçları sahte belge
düzenlemek veya kullanmaktan kaynaklanan mükelleflerin, tahakkuk etmemiş
borçlarını kanun teklifi kapsamında yapılandırarak ödeme imkanı için ne
söylenebilir?
Bu konuda
yapılabilecek tek şey; tahakkuk etmemiş vergi borçlarının da “af kanunu”
kapsamına alınmasıdır.
Gerek 25 Şubat
2003 tarih ve 25033 Sayılı Resmi Gazete yayınlanarak yürürlüğe giren 4811 Sayılı
VERGİ BARIŞI KANUNU ve gerekse 13 Şubat 2011 tarih ve 27857 Mükerrer Sayılı
Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6111 Sayılı BAZI ALACAKLARIN
YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE SOSYAL SİGORTALAR VE GENEL SAĞLIK SİGORTASI KANUNU
VE DİĞER BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASI
HAKKINDA KANUN tahakkuk etmemiş vergi aslı ve vergi cezası borçlarının af
kapsamına alınmasına ilişkin özel düzenlemeler içeriyordu. Özellikle matrah
artırımı, vergi artırımı, inceleme, tarhiyat, uzlaşma ve dava aşamasındaki
alacaklar ile ilgili düzenlemeler henüz kesinleşmemiş borçların büyük bölümünün
de af kapsamına dahil edilmesine olanak veriyordu.
Elbette,
kamuoyunda yine bu yönde bir beklenti var ancak yukarıda belirttiğimiz üzere,
11 Haziran 2014 itibariyle kanun teklifine tahakkuk etmemiş borçlarla ilgili
yukarıdaki düzenlemeler eklenmiş değil.
Diğer yandan,
sahte belge düzenleyenler ve kullananlar bakımından konunun bir de adli ceza
hukuku boyutu var: 4811 Sayılı Kanunun 14. Maddesi;
Uygulanmayacak
hükümler
MADDE
14.- 1. Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri 31.8.2002
tarihinden önce işleyenler hakkında Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmaz, soruşturma aşamasında olanlar için takibat yapılmaz, açılmış
bulunan kamu davaları ortadan kaldırılır ve kesinleşmiş mahkumiyet kararları
infaz edilmez.
2.
Anılan Kanunun 359 uncu maddesinin (b) fıkrasının (1) numaralı bendindeki
"Defter, kayıt ve belgeleri yok edenler veya defter sahifelerini yok
ederek yerine başka yapraklar koyanlar veya hiç yaprak koymayanlar veya
belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak
düzenleyenler", (2) numaralı bendindeki "belgeleri sahte olarak
basanlar" hakkında (1) numaralı fıkra hükümleri uygulanmaz ve bahsi
geçenler bu Kanunun 7, 8 ve 9 uncu madde hükümlerinden yararlanamaz.
3.
İşlenen kaçakçılık suçlarından dolayı vergi ziyaına sebebiyet verildiği
hallerde, (1) numaralı fıkra hükümlerinden yararlanılabilmesi için; salınan
vergi ve kesilen cezalar ile gecikme faizi ve zamlarının, bu Kanunun
yürürlüğünden önce ya da bu Kanun hükümlerinden yararlanılmak suretiyle
öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmiş olması ve bunlara karşı idari yargı
yerlerinde dava açılmaması veya açılan davalardan vazgeçilmesi şarttır.
düzenlemesini
içeriyordu.
Bu düzenleme
kamuoyunun zihninde önemli yer işgal etti. Sahte belge düzenleyenleri hariç
tutan ama kullananları hem idari ceza ve hem de adli ceza boyutu ile affeden bu
düzenleme kamuoyunda “vergi affı” düzenlemesinde çıta olarak algılandı. Bu nedenle
de 6111 Sayılı Yasada bu düzenlemenin yer almaması “fark edilmedi”, kapsamlı
bir af getiren bu yasada da aynı düzenleme varmış gibi davranıldı!
Gündemdeki kanun teklifinde de yukarıdaki adli ceza düzenlemesi yer almıyor. Bu durumda,
vergi aslı ve cezası borçlarını sözkonusu teklif kapsamında yapılandıracaklar
hakkında suç duyurusunda bulunulmaması, soruşturma aşamasında olanlar için
takibat yapılmaması, açılmış bulunan kamu davalarının ortadan kaldırılması veya
kesinleşmiş mahkûmiyet kararlarının infaz edilmemesi belirsizliğini koruyor.
Borcunu ödeyen ve hazine zararını ortadan kaldıran mükelleflerin ceza
mahkemelerinde cezalandırılmaya devam edilmesi hukuk mantığı ile çelişmesine
rağmen, bu konuda açık bir düzenleme olmaksızın İdarenin suç duyurusunda
bulunmama veya bulunulmuş suç duyurusundan vazgeçmesinin, Cumhuriyet
Savcılıklarının başlatılmış soruşturmalarda takibatların bırakmasının ve en
nihayetinde açılmış davalarda Ceza mahkemelerinin davayı ortadan kaldırma
kararı vermesinin ve kesinleşen hükümlerin infaz edilmemesinin yasal
dayanağının ne olacağı da aynı şekilde belirsiz kalıyor.
Bu durum,
doğal olarak mevcut teklif çerçevesinde borcunu yapılandıracak tüm adli
takibata veya yargılamaya konu mükellefler bakımından geçerli.
Bu konuda
teklife açık bir düzenleme konmasının yararlı olacağı kanısındayız.
*İlgili Kanun Teklifini ekte bulabilirsiniz.