Uyuşmazlık Konusu
İşletmelerin yılsonu
ticari mal stok sayımları sonrasında belirlenen ve ticari fire oranının altında
kalan stok sayım noksanlarının doğrudan gider yazılıp yazılamayacağı meselesi uyuşmazlığın
konusunu oluşturuyor.
Gelir
İdaresi Başkanlığı; “gelir
ver kurumlar vergisinde tanımlanan bir ticari fire gideri bulunmadığını, bu
nedenle hangi seviyede olursa olsun (Ticaret Odalarınca belirlenen ticari fire
oranlarının altında kalsın ya da kalmasın) stok sayım noksanlarının doğrudan
gider yazılmasının mümkün olmadığını, bu kayıpların gider kaydı için mükellef
kurumların Takdir Komisyonlarına müracaat etmelerini ve Komisyonca belirlenen
değer üzerinden gider kaydı yapılabileceğini” savunmakta, özetle ticari
fire giderinin kurum kazancından indirilmesini kabul etmeme eğilimi
göstermektedir.
Diğer yandan,
Başkanlığın, “miyadı dolan malların imhasının sonuçları” konularında yaşanan
tartışmalar sonrasında bu konuda eskisine nazaran daha katı bir duruş
sergilemeye başladığı dikkati çekmektedir.
Mükellefler
ise; “Ticari fire kavramının Kanunda ayrıca düzenlenmiş olmasının bu kavramın
mahiyet ve fonksiyonunu değiştirmeyeceğini; depolama, istifleme, taşıma,
yükleme, ambalajlama gibi süreçlerde meydana gelen yırtılma, ezilme, patlama,
ıslanma, bozulma, kırılma, gibi fiziki nedenlerle yiten ticari mallarda meydana
gelen eksilmeyi tanımlayan ticari firenin oranlarının da icaplara uyun şekilde
Ticaret Odalarınca belirlendiğini, tüm bu çalışmaların vergi matrahını
aşındırma çabasından ziyade doğru vergi matrahına ulaşma kayısı taşıdığını,
ticari fireyi yok farzetmenin VUK Md. 3’te yer alan vergide ekonomik yaklaşım
ilkesi ile de çeliştiğini, fiziki nedenlerle yiten ticari malların değerlerinin
takdiri için takdir komisyonlarına ibraz edilmesinin her zaman mümkün ve/veya
rasyonel olmadığını (kaza yapan araçtan dereye dökülen yağ veya kırılan şişeden
markete dökülen süt veyahut da bozularak ekşiyen yoğurtlar gibi), Takdir Komisyonuna
ibraz etmek suretiyle imha edilebilecek ticari mal bakımından da değişen bir
durum olmadığını, ticari fire oranının altındaki kayıpların miyadı dolmak
suretiyle imha edilmesi icap eden ürünlerden tabiatları itibariyle farklılıklar
içerdiğini, özellikle bu malların fire oranlarıyla kıyas edilme zorunluluğu
bulunmayan ‘zayi mal’ kavramıyla karşılaştırılmasının hatalı olacağını, ticari
fire oranlarının altındaki firelerin ticari faaliyetin ‘doğal’ sonucu olduğunu,
sözkonusu ticari malların işletmeden çekildiği veya haricen satıldığı gibi
tespit ve emarelerin bulunmadığı durumlarda aksine işlem tesis etmek için bir
neden de bulunmadığını ” savunuyorlar.
Yargı Kararı ve Uyuşmazlığın Akıbeti
Bu uyuşmazlıkta, eleştiri
konusu edilen durumunun; VUK Md. 3/B’de düzenlendiği şekilde iktisadi, ticari
ve teknik icaplara uygun olduğunu belgeleyebilen mükelleflerin davalarının
mükellefler lehine sonuçlandığını söylemek mümkün.
Vergi Mahkemelerince bu
durumdaki mükellefler lehine verilen kararların Danıştay tarafından da
onandığını söyleyebiliriz. Ancak, son dönemlerde, “miyadı dolan mal”lar
üzerinden yürüyen tartışmalar ve Başkanlığın bu konudaki katı ve ısrarlı
duruşu, yakın zamanda vergi yargısının içtihadını da etkileyebilecek gibi
görünmektedir. İşin özünde, ticari fireler ile ilgili bir yasal düzenlemeye
ihtiyaç bulunduğu açıktır. Keza, “zayi mal” kavramının VUK, GVK, KVK ve KDVK
uygulamaları bakımından farklı şekilde tartışılması, mükelleflerin belirli bir ticari
stok esnekliğine ihtiyaç duymaları ve Bakanlığın bu konuda gözle görülür bir
“mücadele” sergilemesi, bu konunun tüm tarafların içine sinecek, adilane çözüme
bağlanması sürecini de geciktirmektedir. Bu konunun bir de ticari fire oranını
aşan kayıplar, miyadı dolan mallar, işletmeden çekişen mallar, haricen satılan
mallar gibi konuyu farklı noktalara taşıyan boyutları var. Bu notta işlediğimiz
konu; işletmelerin stok sayımlarında ortaya çıkan ve ticari fire oranı altında
kalan kayıpları ile sınırlıdır. Bu uyuşmazlık konusundaki gelişmeleri izlemeye
devam edeceğiz.