VERGİ KAÇAKÇILIĞI SUÇLARININ KOVUŞTURULMASINDA GELİR İDARESI BAŞKANLIĞI YA DA DEFTERDARLIK MÜTALAASI
VERGİ KAÇAKÇILIĞI
SUÇLARININ KOVUŞTURULMASINDA GELİR İDARESI BAŞKANLIĞI YA DA DEFTERDARLIK
MÜTALAASI ALINMASINI ŞART KOŞAN YASAL DÜZENLEME ANAYASAYA AYKIRI DEĞİLDİR
Anayasa Mahkemesi
10.02.2011 gün, 2009/89 E. 2011/40 k. sayılı kararı ile; vergi kaçakçılığı
suçlarının kovuşturulmasında Gelir İdaresi Başkanlığı ya da Defterdarlık
mütalaası alınmasını şart koşan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 23.1.2008
günlü, 5728 sayılı Yasa’nın 280. maddesiyle değişik 367. maddesinin birinci,
ikinci ve üçüncü fıkralarının anayasaya aykırı olmadığına hükmetti.
Anayasa’ya aykırılık
iddiasını ciddi gören İstanbul 11. Asliye Ceza Mahkemesi, başvurusunda; “5271
sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 158. maddesinde suça ilişkin ihbar ve
şikayetin Cumhuriyet Başsavcılığı’na veya kolluk makamlarına yapılacağı, 160.
maddesinde de Cumhuriyet Savcısı ihbar veya başka bir surette bir suçun
işlendiği izlenimini veren bir durumu öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer
olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayacağı
düzenlenmiştir. CMY’nin 170/2. maddesinde de soruşturma evresi sonunda toplanan
deliller suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet
Savcısı iddianame düzenleyerek kamu davasını açar denmektedir.
Vergi kaçakçılığı suçlarında
ise Cumhuriyet Savcıları kendiliklerinden soruşturmaya başlayamamaktadırlar.
Anılan suçun işlendiğini bir biçimde öğrenen Cumhuriyet Savcısı ilgili
Dairesini haberdar ederek inceleme yapılmasını talep eder. Elindeki bilgi ve
belgeleri de gönderir. Kamu davasının açılması, inceleme neticesinin Cumhuriyet
Savcılığı’na bildirmesine kadar ertelenir.
Vergi Usul Yasası,
Ceza Muhakemesi Yasası’ndaki soruşturma ve kovuşturma usulüne 359. maddesinde
yer alan vergi kaçakçılığı suçlarıyla ilgili 367. madde ile ayrıksı bir hüküm
getirmiştir ki bu yargılama koşuludur.
Vergi Dairesi
yapacağı inceleme sonucunda dava açılmasını gerekli görürse durumu mütalaa
yazısı ve inceleme sonucu elde edilen kanıtlarla birlikte Cumhuriyet
Savcılığına gönderir. Savcılığa yapılan başvuru ile ilgili Cumhuriyet
Savcısınca dava açılması zorunlu değildir. Savcılık kamu davası açılmasını
gerekli görmez ise kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilir.
Vergi Usul Yasasının
367 nci maddesinde VUY’inin 359 uncu maddesinde yazılı suçları tespit eden
maliye müfettişleri, hesap uzmanları ile bunların yardımcıları ve gelirler
kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörleri tarafından doğrudan doğruya ve
vergi incelemesine yetkili olan diğer memurlar tarafından ilgili vergi
dairesinin bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Başkanlığının veya Defterdarlığın
mütalaasıyla, keyfiyetin Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmemesi halinde
Cumhuriyet Savcısı dava açamayacağı gibi bu koşul yerine getirilmeksizin açılan
davanın da kovuşturulması yapılamaz. Kısaca suçu doğrudan doğruya Cumhuriyet
Savcılığına bildirmekle görevli olanların “bildirimleri” ikinci gurupta yer
alan vergi incelemesinde yetkili olan diğer mamurların tespit ettikleri
kaçakçılık suçlarını Defterdarlığın veya Vergi Dairesi Başkanlığının “mütalaa”sı
yargılama koşuludur.
Mahkeme yargılama
koşulu yerine getirilinceye kadar CMY’inin 223/8 inci maddesine göre
yargılamanın durdurulmasına karar vermek durumundadır. Koşul gerçekleşmez ise
aynı yasa maddesine göre davanın düşürülmesine karar verilecektir. Birinci
halde durma kararı yargılamayı sonlandıran bir karar olmadığından itiraza tabi
bir karar, koşulun gerçekleşmemesi üzerine verilen düşme kararı ise CMY’inin
223/1 maddesinde sayılan hükümlerden biri olduğundan temyiz yasa yoluna tabi
bir karardır.
Yargıtay dava şartı
olan Gelir İdaresi Başkalığı yada Defterdarlık mütalaası alınmadan açılan kamu
davasının yargılamasına devam edilmesini yasaya aykırı bulmakta olup bu
uygulama istikrar kazanmıştır.
Vergi suçlarının
yargılamasının, vergi incelemesi yapmaya yetkili makamların doğrudan doğruya,
doğrudan gönderme yetkisi bulunmayan inceleme görevlilerinin ise inceleme
sonuçlarını ilgili Vergi Dairesinin bağlı bulunduğu Vergi Dairesi Başkanlığı
veya Defterdarlığın mütalaası ile Cumhuriyet Savcılıklarına göndermelerinin
yargılama koşulu sayılması ve bunun idareye tanınan bir yargılama koşulu
yetkisi olması, idarenin (yürütme organının) bu yetkiyi siyasal nedenlerle
kullanma olasılığı karşısında yasa maddesindeki bu düzenlemenin yürütme organı
tarafından siyasal nedenlerle kullanma olasılığına göre bu durum Türkiye
Cumhuriyeti Anayasanın 2. maddesinde yer alan “...her alanda adaletli bir hukuk
düzeni kurup geliştirmeyi hedeflediğini... ifade eden” Hukuk Devleti ilkesine
aykırıdır.
Yasa maddesinde bazı
görevlerin raporlarını defterdarlığın tasdikine yollamak, bazılarının ise
doğrudan doğruya cumhuriyet savcılarına suç duyurusuna müsaade etmek, aynı
bilgi ve eğitime sahip kişiler arasında ayırım yapmak anlamına geleceği gibi
bazı yükümlülere matrah artırımı gibi uygulama yapıp ya da yapmadan vergi suçu
raporu düzenlememek, bazı yükümlülere de, hukuki anlamda bir mütalaa ya da
görüş niteliğinde vergi kaçakçılığı suçu raporu düzenleyip cumhuriyet
savcılıklarına bildirmek Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10. maddesinde tanımını
bulan hukuksal eşitlik ilkesine de aykırıdır.
Yasaların Anayasaya,
Anayasanın değişik 90. maddesi karşısında ülkemizin tarafı bulunduğu
uluslararası sözleşmelere ve evrensel hukuk ilkelerine aykırı olamaz. Olaya
uygulanması gereken yasa maddesinin Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü
ilkesini düzenleyen 11. maddesine de aykırıdır.
213 sayılı Vergi Usul
Yasasının 359. maddesinde düzenlenen suçlar yönünden dava açılmasını bildirimde
bulunmaya yetkili olan yasada sayılı görevlerin bildirimlerine, ikinci grupta
yer alan vergi inceleme yetkisi olan diğer memurların tespit ettikleri
kaçakçılık suçlarını Defterdarlığın ya da Gelir İdaresi Başkanlığının (Vergi
Dairesi Başkanlığı) kararına ya da inisiyatifine bağlamak eşitliğe aykırı
olacağı gibi, iktidarın etkisi ile İdari Makam olan Defterdarlık ve diğer
görevlilerinin kimi yükümlüler için izin verip, kimi için ise vermeyeceği
gerçeği karşısında bu konuda siyasi etkilerin işlev görme olasılığı da söz
konusudur. Soruşturma izni alınmadan açılan kamu davalarında kovuşturmanın
sürdürülmesi adı geçen makamların iznine bağlıdır. Yargı organının görevinin
başladığı yerde yürütme organına (idareye) yasada düzenlenen şekilde yetki
verilmesi eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi Türkiye Cumhuriyetinin
Anayasasının 138. maddesinde düzenlenen yargı bağımsızlığına, yargının hiç bir
makamdan emir, talimat ve tavsiye almayacağı ve yargı erkine telkinde
bulunulmayacağı temel ilkesine de aykırıdır.
Yargılamaya konu
özgün olayda Cumhuriyet Savcısı sahte fatura düzenlendiğini öğrendiğinde
durumu, vergi incelemeye yetkili makamlara bildirmiş ancak Gelirler kontrolörü
gerekli incelemeyi yapmış, vergi kaçakçılığı suçu yönünden kaçakçılık suçu
raporu düzenlemeyerek, sadece düzenlediği araştırma ve incelemesine raporunu
soruşturma yapan yer Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığınca da 213 sayılı Yasanın 367. maddesinde soruşturma koşulu olan
bildirim ya da mütalaa almaksızın sanıkların diğer suçları ile birlikte 213
sayılı Yasanın 359. maddesine göre sahte fatura düzenlemek suretiyle vergi
kaçakçılığı suçundan kamu davası açılmıştır. Yetkisizlikle mahkememize intikal
eden dava dosyasında yargılamanın sürdürülmesi bakımından kovuşturma koşulu
bulunmadığı nedeniyle yetkili Defterdarlık makamından mütalaa istenmiş ancak
gelen yanıtta bildirimde bulunmaya yetkili olan gelirler kontrolörünün inceleme
raporunun ilgili soruşturma makamına gönderdiği, bu yüzden ayrıca mütalaa
verilemeyeceği belirtilmiştir.
Mahkememizce
kovuşturma koşulu bulunmadığından yasada düzenlenen durumun Defterdarlık
Makamından görüş istenmesinin ötesinde yargılamanın sürdürülmesi için bir koşul
olması nedeniyle bu düzenlemenin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2, 10, 11 ve
138. maddelerine aykırı olduğu sonucuna varılarak ve İddia Makamının Anayasaya
aykırılık iddiası ciddi görülerek Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar
vermek gerekmiştir.”
gerekçesi ile Vergi
Usul Kanunu’nun 367. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının,
Anayasa’nın 2., 10., 11. ve 138. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptalini
talep etmiştir.
Anayasa Mahkemesi,
talebin reddine şu gerekçe ile karar vermiştir:
“1- Yasa’nın 367.
Maddesinin Birinci Fıkrasının İncelenmesi
Başvuru kararında,
bazı görevlilere tespit ettikleri vergi suçları ile ilgili doğrudan doğruya
Cumhuriyet savcılarına suç duyurusunda bulunmalarına izin verildiği, bazılarına
ise doğrudan bu imkân tanınmayarak hazırladıkları raporların defterdarlığın
onayına tabi tutulduğu, bu şekilde aynı bilgi ve eğitime sahip kişiler arasında
ayrım yapıldığı, diğer yandan, görevli kişi ve idari makamların mükellefler
arasında vergi incelemesi yapma ve yapmama veya bazısı için mütalaa verme ve
bazısı için vermeme şeklinde ayrım yapabilecekleri belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 10. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu
kuralda, vergi incelemesi esnasında, 213 sayılı Yasa’nın 359. maddesinde yazılı
kaçakçılık suçunun tespiti halinde, maliye müfettişleri, maliye müfettiş
yardımcıları, hesap uzmanları, hesap uzman yardımcıları ve gelirler
kontrolörleri ile stajyer gelirler kontrolörlerinin doğrudan doğruya; vergi
incelemesine yetkili olan diğer memurların (vergi denetmenleri, vergi denetmen
yardımcıları, vergi dairesi müdürleri ve müdür kadrolarında görev yapanlar ile
ilin en büyük mal memuru) ise ilgili vergi dairesinin bağlı bulunduğu
defterdarlığın veya gelirler bölge müdürlüğünün mütalaasıyla yetkili Cumhuriyet
savcılığına durumu bildirmeye mecbur oldukları hüküm altına alınmıştır.
Anayasa'nın 10.
maddesinde, herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit
olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı,
Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik
ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 10.
maddesinde yer verilen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz
konusudur. Bu ilke ile eylemli değil, hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik
ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme
bağlı tutulmalarını sağlamak, ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını
önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı
kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Yasa
önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına
gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik
kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi
zedelenmez.
İtiraz konusu kural
kapsamında doğrudan mütalaa verebilen kamu görevlileri ile defterdarlığın veya
gelirler bölge müdürlüğünün mütalaasıyla konu hakkındaki raporu hüküm ifade
edebilen kamu görevlilerinin hukuki statüleri, yapılan yasal düzenlemeler ve
ikincil mevzuatla ayrı ayrı belirlenmiştir. Doğrudan mütalaa verebilenler
Maliye Bakanlığının merkez teşkilatına bağlı birimlerde çalışmakta ve Türkiye
çapında teftiş, denetim ve inceleme yetkisine sahip bulunmaktadırlar. Diğerleri
ise Maliye Bakanlığının taşra teşkilatında çalışmakta olup, bulundukları il
veya bölge çapında denetim ve inceleme yetkisine sahiptirler. Farklı statülerde
görev alan kamu görevlileri için vergi kaçakçılığı suçu kapsamına giren
eylemlerin Cumhuriyet savcılıklarına bildirilmesinde farklı bir usulün
belirlenmesi; taşra teşkilatına bağlı olarak ve daha sınırlı yetkilerle
çalışanların bu konudaki bildirimlerinin bağlı bulundukları birimlerin mütalaalarına
bağlanması eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmaz.
Açıklanan nedenlerle
itiraz konusu kural Anayasa’nın 10. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin
reddi gerekir.
2- Yasa’nın 367.
Maddesinin İkinci ve Üçüncü Fıkralarının İncelenmesi
Başvuru kararında,
muhakeme şartı olan mütalaanın idare tarafından verilmesi nedeniyle siyasi
olarak kötüye kullanabilecek olmasının hukuk devleti ilkesine aykırılık
oluşturduğu, ayrıca bu mütalaanın yargı organlarının işlemlerine müdahale
anlamına geleceği için de yargı bağımsızlığına, yargının hiçbir makamdan emir,
talimat ve tavsiye almayacağı kuralına aykırılık oluşturacağı belirtilerek
kuralların Anayasa’nın 2., 11. ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
İtiraz konusu ikinci
ve üçüncü fıkralarda, vergi kaçakçılığı suçunun işlendiğini birinci fıkrada
belirtilen halin dışında herhangi bir şekilde öğrenen Cumhuriyet savcılığının
hemen durumu ilgili vergi dairesine bildirerek inceleme yapılmasını talep
edeceği, kamu davasının açılmasının söz konusu inceleme neticesinin Savcılığa
bildirilmesine kadar erteleneceği kurala bağlanmıştır.
Ceza hukukunda
soruşturma yapmakla yükümlü olan makamların bir suç işlendiğini öğrenmeleri
halinde hemen ceza muhakemesi sürecini başlatmaları asıldır; ancak bu sürecin
başlatılması kimi hallerde bazı şartlara bağlanmış olabilir. Davanın
açılabilmesi için ilgili vergi dairesinden alınması gereken “mütalaa” da bu
kapsamda bir muhakeme şartıdır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223.
maddesinin sekizinci fıkrası hükmü uyarınca, ceza muhakemesi şartının henüz
gerçekleşmediği durumlarda gerçekleşmesini beklemek üzere “durma kararı”,
gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı durumlarda ise “düşme kararı” verilir.
Anayasa’nın 138.
maddesinde, hakimlerin, görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasa’ya, kanuna ve
hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verecekleri, hiçbir organ,
makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hakimlere emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve
telkinde bulunamayacağı, görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde
yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamayacağı, görüşme
yapılamayacağı veya herhangi bir beyanda bulunulamayacağı, yasama ve yürütme
organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu
organların ve idarenin, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyecekleri
ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyecekleri belirtilmiştir. Bu
kuralla, yargı yetkisinin kullanılmasının herhangi bir şekilde engellenmesi
veya etki altına alınması önlenmek istenmiştir.
Vergi kaçakçılığı
suçu gibi ayrı uzmanlık bilgisi gerektiren bir konuda uzman ve yetkili olan
kişilerin mütalaa vermesi, bu konuda uzmanlığı bulunmayan soruşturma
makamlarının kanuna ve hukuka uygun olarak karar vermelerine yardımcı olacak
bir müessesedir. Vergi kaçakçılığı suçu kapsamına giren eylemlerin bulunup
bulunmadığına ilişkin özel ve teknik bilginin yer aldığı bu mütalaalar,
koğuşturma aşamasında değerlendirilebilecek takdiri delil niteliğinde
olduğundan hakimlere emir ve talimat verme, telkin ve tavsiyede bulunma olarak
değerlendirilemez.
Açıklanan nedenlerle,
367. maddenin ikinci ve üçüncü fıkraları Anayasa’nın 138. maddesine aykırı
değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
İtiraz konusu
kuralların Anayasa’nın 2. ve 11. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.”
İndir