GERÇEK KİŞİLERİN TACİRLİK SIFATI VE İFLASA TABİ
TUTULMASI
Türk Ticaret Kanunun 12. Maddesinde gerçek ve
tüzel kişilerin tacir sıfatına sahip olmasının şartları belirtilmiştir. Maddeye
göre;
•Bir
ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.
•Bir
ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer
ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil
ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile
tacir sayılır.
•Bir
ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne
suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak
sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi
sorumlu olur.
Yargıtay birçok kararında gerçek kişilerin tacir
sayılma şartlarını genişletmiştir. Bu şartları genişletme dayanağı olarak
Medeni Kanunun birinci maddesini göstermiştir. Medeni Kanun’un ilk maddesi
uyarınca kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkim, örf ve âdet
hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak
idiyse ona göre karar verir. Yargıtay MK 2’ ye dayanarak bazı kararlarında
gerçek kişilerin iflasa tabi tutulma şartlarını genişletmiş bazı kararlarında
ise gerçek kişilerin tacir sıfatına sahip olma hallerini dolayısıyla iflasa
tabi tutulmaları sınırını da genişletmiştir.
Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları doğrultusunda tacir
sayılma kriterleri:
-Bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına
işleten kimseye tacir denir. Eğer birden fazla gerçek kişi bir ticari işletmeyi
adi ortaklık şeklinde işletiyorsa söz konusu gerçek kişilerden her biri tacir
sıfatını kazanır. Ticari işlemeyi fiilen işleten gerçek kişilerin tacir
sayılabilmesi için ticaret siciline kayıt ön şart değildir.
-Bir anonim ortaklığa ortak olmak gerçek kişiye
tacirlik sıfatı vermez.
-İflas hükümlerinin uygulanabilmesi için, borç doğuran
işlemlerin ticari iş olması yeterli olmayıp, borçlananın tacir sayılan veya
özel kanunlarla iflas hükümlerine tabi tutulan kişilerden olması şarttır.
Mücerret kambiyo taahhüdünde bulunmuş veya tacir izafesini mümkün kılmayacak
şekilde ticari bir işe karışmış olan kişi, tacir sıfatını iktisap etmiş olmadıkça
hakkında iflas hükümleri uygulanmaz.
-Tacirin ticaret sicilinde kaydı olmasa bile iflası
istenebilir. Ticaret sicilinde kayıtlı kişinin tacir olduğu bir karinedir.
Ticaret sicilinde kaydı yoksa borçlunun tacir olduğu her türlü delille
kanıtlanabilir.
-Türk Ticaret Kanununda ve özel kanunlarda tacir
sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi tutulan gerçek ve tüzel kişiler
hakkında iflâs takibi yapılabilir. İflâs takibi yapılabilmesi için gerekli olan
bu şart resen gözetilir ve araştırılır.
“İİK’nın 43. maddesine göre, iflâs yolu ile
takip ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki
hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlara göre tacir olmadıkları halde
iflâsa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında
yapılır. Gerçek bir şahsın iflâsı talep edildiğinde, mahkemece, özellikle
anılan yasa hükmü göz ününde tutularak, iflâsa tabi şahıslardan olup
olmadığının araştırılması gerekir.
-Yargıtay bazı kararlarında birden çok anonim
ortaklığın yöneticisi olan kişilerin tacir sayılacağı yönünde kararlar
vermiştir.
-Yargıtay birden çok şirketin yöneticisi olan kişinin
tacir sayılacağını hükmetmiştir.
-Sanayici sıfatıyla işadamı derneklerine üye olan
şahısların tacir sayılacağını karara bağlamıştır.
-Ticaret odasında yöneticilik yapmak tacirlik
sayılmıştır.
Bütün bu kararlar ışığında kişinin eylemleri ve
söylemleri bir bütün olarak tacir sıfatını uyandırıyorsa kişi tacir sayılır
demek yanlış olmaz. Tacir sayılmanın kriterlerinin bu şekilde
genişletilmesi gerek tacir gibi sorumlu kişi açısından gerekse bu kişilerin
alacakları açısından avantajlı ve dezavantajlı sonuçlar doğuracaktır.
Tacir olmanın/tacir sayılmanın önemli
sonuçlarından birisi iflasa tabii olmaktır. İflas yolu ile takip ancak Ticaret
Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi
bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflâsa tabi
bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında yapılır.
Ticaret Mahkemesinin iflas kararı vermesiyle T.C
sınırları içinde olmak şartıyla muhlisin bütün kabili haciz mal, hak ve
alacakları ile borçları kanun gereği bir masa teşkil eder. Haciz yoluyla
yapılan icra takipleri ile teminat gösterilmesine ilişkin takipler iflas
kararının kesinleşmesiyle düşer.
Yukarıdaki bilgiler birlikte
değerlendirildiğinde bazı Yargıtay kararlarında tacir sayılmanın sınırlarının
genişletildiği fark edilir. Bunun sonucu olarak gerçek kişilerin iflasa tabi
tutulma sınırları genişlemiştir. Bu hususun olumlu ve olumsuz sonuçları her somut
olayın özelliklerine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Zira bir olayla
borçlu gerçek kişinin iflası alacaklının yararına olurken bunun tam tersi bir
urum da söz konusu olabilir.
İLGİLİ KANUN HÜKÜMLERİ
TÜRK TİCARET KANUNU
MADDE 12-
(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir
denir.
(2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve
diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil
ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile
tacir sayılır.
(3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir
şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket
adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere
karşı tacir gibi sorumlu olur.
İCRA İFLAS KANUNU
Madde 43 - İflas yolu ile takip ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan
veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarına göre
tacir olmadıkları halde iflâsa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi
şahıslar hakkında yapılır.