BORÇLUNUN HALİNE MÜNASİP EVİ VERGİ BORCU NEDENİYLE HACZEDİLEMEZ
BORÇLUNUN HALİNE
MÜNASİP EVİ VERGİ BORCU NEDENİYLE HACZEDİLEMEZ
Danıştay Vergi Dava
Daireleri Genel Kurulu 2008/375 E., 2009/594 k., sayılı kararı ile AATUH
Kanunu’nun 70/11. maddesinde, borçlunun haline münasip evinin, ancak evin
değeri fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alabilecek miktar borçluya
bırakılmak üzere haczedilebileceği düzenlemesi doğrultusunda borçlunun haline
münasip bir ev alınabilecek değerdeki taşınmazın haczinin caiz olmadığını ifade
ederek, bu iddia ile açılan davanın incelenmesi sırasında mahcuzun daha fazla
değerde olduğu kanıtlanamadığı takdirde haczin kaldırılmasına karar verilmesi
gerektiğine hükmetti.
Vergi Mahkemesi “davacının, 1998 vergilendirme dönemine ait
kesinleşmiş (....) lira vergi borcu bulunması nedeniyle, (...) Köyünde bulunan
gayrimenkulüne konulan haczin, taşınmazın davacının haline münasip evi olduğu
iddia edilerek dava açtığı, davacının haciz konulan gayrimenkulü dışında
borçlarını karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, sözü edilen gayrimenkulün
dışında borçlarını karşılayacak mal varlığı bulunmadığı, sözü edilen
gayrimenkulün davacının haline münasip evi olduğu yolundaki iddiaya davalı
idarece herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi dosyada aksi yönde bilgi ve
belgeye rastlanmadığı, dolayısıyla davacının mesken olarak kullandığı
gayrimenkulün, haline münasip bir yerden daha fazla değere sahip olduğu yönünde
bir tespit yapılmadan haczedilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesiyle
haciz işlemini iptal etmiş, Vergi dairesinin temyiz istemini inceleyen Danıştay
Üçüncü Dairesi, 15.11.2007 günlü ve E. 2006/4107, K. 2007/3063 sayılı
kararıyla; “davanın, davacının vadesinde
ödenmeyen vergi borçları nedeniyle tapu kaydına haciz cerhi konulan konutunun,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 70. maddesinin
11. bendi uyarınca haczinin caiz olmadığı iddiasıyla açıldığı, 6183 sayılı
Yasa’nın 64. maddesine göre tahsil dairesince düzenlenip, alacaklı kamu
idaresinin yerel en büyük memuru veya tevkil edeceği memur tarafından onaylanan
kararların haciz işlemleri olduğu, bu şekilde alınan karar üzerine haczin
uygulanmasının ise aynı Yasa’nın 62. maddesinde düzenlendiği, karar gereğinin
yerine getirilmesinin, gıyapta veya ilgililerin varlığında düzenlenen haciz
tutanaklarıyla ve tahsil dairesince yapıldığı, gayrimenkul haczinin ise
sicillerine işlenmek üzere haciz keyfiyetinin tapuya tebliğ edilmesi suretiyle
yerine getirileceğinin 6183 sayılı Yasa’nın 88. maddesinde kurala bağlandığı,
buna göre haciz kararı ile karar gereğinin yerine getirilmesinin, birbirini
izleyen farklı cebren takip aşamaları olduğu, bu nedenle, idari yargı yerinde
açılan davada tahsil dairesinin, alacaklı amme idaresinin haciz kararına
dayanarak koyduğu hacizlerin mi, yoksa “haciz işlemi” de denilen haciz
kararının mı dava konusu yapıldığının, dava sonunda verilecek hükme etkili
sonuçlar yaratacağı, tahsil dairesinin koyduğu hacze karşı açılan davada, haciz
kararının yerine getirilmesindeki hukuka aykırılıkların sadece o haczin
kaldırılmasını gerektirdiği, davacı sadece konutuna tahsil dairesinin koyduğu
tasarrufu sınırlayıcı nitelikteki haczin kaldırılmasını isteyerek dava
açmışken, vergi mahkemesince haciz işleminin iptaline karar verilmesinin
yukarıda belirtilen nedenlerle hukuka aykırı olduğu, dosyanın incelenmesinden,
davacının adına kayıtlı (...) Köyü 192 ada 11 parseldeki hissesi üzerine
10.02.1999 tarih ve 693 yevmiye numarasıyla tapu siciline işlendiği anlaşılan
haczin, vergi borcunun ödenmemesi halinde kaydı üzerine haciz şerhi konulan
gayrimenkulün satışa çıkarılacağını duyuran 07.03.2006 tarihli bildirimden önce
davacıya duyurulup duyurulmadığı, duyurulmuşsa, tebliğ tarihine göre davanın
süresinde açılıp açılmadığı da araştırılarak sonucuna göre süresinde açılmış
bir dava bulunduğu sonucuna ulaşıldığı takdirde yukarıda belirtilen esaslar
çerçevesinde dava hakkında yeniden karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle
vergi mahkemesi kararını bozmuştur.
Vergi Mahkemesi, “her ne kadar mahkemelerinin kararı Danıştay
Üçüncü Dairesince yukarıda belirtilen gerekçe ile bozulmuş ise de, mahkemeleri
kararının, davanın özeti bölümünde, davacının kesinleşen vergi borcundan dolayı
gayrimenkulüne konulan haczin kaldırılması istemiyle dava açıldığının
vurgulandığı, kararın hüküm kısmında da aynı hususun bir kez daha yinelendiği,
olayın tamamen bu çerçevede değerlendirildiği, davacının mesken olarak
kullandığı gayrimenkulün haline münasip bir yerden daha fazla değere sahip
olduğu yönünde bir tespit yapılmadan haczedilmesinde hukuka uygunluk
bulunmadığı belirtilip, sonuçta dava konusu haciz işleminin (yani gayrimenkule
konulan haczin) iptaline karar verildiği, öte yandan davaya konu işlemin tebliğ
tarihi olarak gerek dava dilekçesinde, gerekse savunmada aynı tarihe yer
verildiği ve davacı adına kayıtlı (...) Köyü 192 ada 11 parseldeki hisse
üzerine tapuya işlendiği anlaşılan haczin, 07.03.2006 tarihli bildirimden önce
davacıya duyurulduğu yönünde davalı idarenin herhangi bir iddia ve itirazının
bulunmadığını” da belirterek ilk kararında ısrar etmiştir.
Israr kararı vergi
dairesi tarafından temyiz edilmiş; “tahsil edilebilir hale gelen bir kamu
alacağı için gayrimenkulün tapu kaydına haciz şerhi konulmasının, borçlunun
haline münasip evi olup olmadığının tespitine bağlı bulunmadığı, haciz şerhi
konulan gayrimenkulün haline münasip evi olup olmadığına ilişkin saptamanın
satışa çıkarılan veya satış kararı alınan bir gayrimenkul için söz konusu
olacağı, kaldı ki gayrimenkulün satışa çıkarılmadığı, bu nedenle şu aşamada
gayrimenkulün haline münasip ev olduğu yolundaki iddianın yersiz olduğu, söz
konusu iddianın gayrimenkulün satışa çıkarılmasını müteakip ileri
sürülebileceği, davacı (...) İcra Müdürlüğünün dosyasında aynı gayrimenkule
konulan haczin yapılan itiraz sonucu İcra Tetkik Mercii tarafından
kaldırıldığını iddia ettiğinden davacının o tarihlerde hacizden haberdar olması
gerektiği, bu nedenle davanın süre aşımı yönünden de irdelenmesi gerektiği”
ileri sürülerek bozulması istenmiştir.
Danıştay Vergi Dava
Daireleri Genel Kurulu: “… Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun haczedilemeyecek malların
gösterildiği 70. maddesinin 11. bendinde, borçlunun haline münasip evinin,
ancak evin değeri fazla ise bedelinden haline münasip bir yer alabilecek miktar
borçluya bırakılmak üzere haczedilebileceği kurala bağlanmıştır. Kamu
borçlusunun kendisinin ve ailesinin ikametgahı da olan konutunun hiçbir koşulda
haczedilemeyeceği yolunda yapılmış bir düzenleme yoksa da konut olarak
kullanılan taşınmazına haciz konulan borçlunun, mahcuzun değerinin; bulunduğu
yer ve özellikleri ile borçlunun aile yapısı ve bu yapı içinde yaşantısına
uygun olan bir konut edilmesine elverişli olan değerden daha fazla olmadığının
iddia edilebileceği ve 11. bentte yapılan düzenlemeden, borçlunun haline
münasip bir ev alınabilecek değerdeki taşınmazın haczinin caiz olmadığı
anlaşıldığından, bu iddia ile açılan davanın incelenmesi sırasında mahcuzun
daha fazla değerde olduğu kanıtlanamadığı takdirde haczin kaldırılmasına karar
verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Davacının
(...) Köyü 192 ada 11 parselde kayıtlı 800 m2 arsa içinde 90 m2 kullanım
alanlı, yarı betonarme, bir katı hayvan barınağı ve diğer katı konut olarak
kullanılan gayrimenkulünün, bulunduğu yer, belirtilen özellikleri ve birlikte
yaşadığı aile bireylerinin yaşantısına uygun bir konut edinmesini gerektiren
değerden daha fazla değerde olduğu kanıtlanamadığından, ısrar kararında hukuka
aykırılık görülmemiştir” gerekçesiyle Vergi Mahkemesinin
ısrar kararını yerinde bulmuş ve temyiz istemini reddetmiştir.
İndir