İŞLEME KARŞI BAŞVURULACAK İDARİ MERCİ VE SÜRESİ GÖSTERİLMEYEN BİLDİRİMLER İTİRAZ SÜRESİNİ BAŞLATMAZ
İDARENİN HER TÜRLÜ
İŞLEMİNDE BU İŞLEMLERE KARŞI BAŞVURULACAK YARGI YERİ VEYA İDARİ MAKAMLARIN
GÖSTERMESİ ZORUNLU OLDUĞUNDAN İŞLEME KARŞI BAŞVURULACAK İDARİ MERCİ VE SÜRESİ
GÖSTERİLMEYEN YAZILI BİLDİRİMLER İTİRAZ SÜRESİNİ BAŞLATMAZ
Danıştay VDDK
12.10.2011 gün, 2011/40 E., 2011/594 k., sayılı kararı ile önemli bir içtihata
imza atarak; idarenin her türlü işleminde bu işlemlere karşı başvurulacak yargı
yeri veya idari makamların göstermesi zorunlu olduğunu ve tesis edilen idari
işleme karşı başvurulacak idari merci ve süresi gösterilmeyen yazılı
bildirimlerin itiraz süresini başlatmayacağına hükmeden İstanbul 2. Vergi
Mahkemesi kararı yönünde karar verdi.
İstanbul 2. Vergi
Mahkemesi “28.11.2008 günlü ve
E:2007/853, K:2008/3269 sayılı kararıyla; 30.12.2001 gün ve 24626 mükerrer
sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2001/3485 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki
Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi Kapsamında Tercihli Rejimden Yararlanacak Eşyanın
Menşeinin Tespitine ilişkin Karara göre işlem yapılması gerekeceği, bu Kararın
33'üncü maddesinin ikinci paragrafında beyanname üzerine gelişme yolundaki ülke
beyanında bulunulacağı ve tescil aşamasında ibraz edilmeyen menşe
şahadetnamesinin daha sonra ibraz edileceğinin beyan edileceğine ilişkin bir
kural bulunmadığı, sözü edilen Kararda öngörülen koşulları yerine getiren
davacıya iade edilen … YTL gümrük vergisinin geri istenmesine ilişkin işleme
karşı yapılan düzeltme başvurusunu reddeden müdürlük kararına itirazı reddeden
başmüdürlük işleminde hukuka uygunluk bulunmadığı” gerekçesiyle işlemi
iptal etmiş, bu karar Danıştay 7. Daire tarafından “8.2.2010 günlü ve E:2009/2294, K:2010/601 sayılı kararıyla; geri
verilen gümrük vergisinin yeniden ödenmesi gerektiğine ilişkin idari kararı
konu edinen işlemin tebliği üzerine yedi gün içinde başmüdürlüğe itiraz
edilmesi ve itirazın reddi üzerine davanın otuz gün olan dava açma süresi
içinde açılması gerekirken, davacı tarafından, önce yetkisiz makam olan gümrük
müdürlüğüne düzeltme başvurusunda bulunularak, bu başvurunun reddedilmesi
üzerine, süresi geçtikten sonra başmüdürlüğe itiraz edildiği, bu nedenle söz
konusu itiraza verilen cevabın, dava hakkı doğurmayacağı, davanın, açıklanan
nedenlerle reddi gerekirken, işlemin iptali yolunda verilen kararda hukuka
uygunluk görülmediği” gerekçesiyle bozulmuştur.
Israr kararı üzerine
karar veren Danıştay VDDK “Anayasal
düzenlemeler ve değinilen gerekçeden Devletin, kurumları vasıtasıyla tesis
edilen her türlü işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak yargı yeri veya
idari makamlar ile başvuru süresinin gösterilmesinin bir anayasal zorunluluk
haline getirildiği anlaşılmaktadır. Anayasanın bağlayıcılığı karşısında, bu
zorunluluğa; yasama, yürütme ve yargı organlarının, idare makamlarının ve diğer
kamu kurum ve kuruluşlarının uymakla yükümlü oldukları sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu durum, Anayasa Mahkemesinin 18.10.2003 günlü ve E.2003/67, K.2003/88 sayılı
kararında; hukukun üstünlüğünün egemen olduğu ve bireyin insan olarak
varlığının korunmasını amaçlayan hukuk devletinde vatandaşların hukuk
güvenliğinin sağlanmasının, hukuk devleti ilkesinin yerine getirilmesi zorunlu
koşullarından olduğu ve hukuki güvenliğin, statü hukukuna ilişkin
düzenlemelerde istikrar, belirlilik ve öngörülebilirlik göz önünde
bulundurularak, açık ve belirgin hukuk kuralları yürürlüğe koyup, uygulayarak
sağlanacağı şeklinde ifade edilmiştir. Bu bağlamda, Devletin bir kurumu olan
gümrük idaresinin de kurduğu idari işlemlerde; işleme karşı başvurulacak kanun
yolunu, idari mercii ve başvuru süresini göstermesi gerekmekte olup, bu
gereklilik, ilgili makamların takdirinde olmayıp, en üst hukuki norm olan
Anayasanın bağlayıcılığının zorunlu bir sonucudur. Diğer yönden, uygulama
yasalarında bu zorunluluğu öngören bir düzenleme bulunmayan durumlarda,
Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci fıkrasının, doğrudan uygulanabirliği
sorunu yönünden de değerlendirilmesi gereklidir. Bilindiği gibi Anayasa
kuralları, kural olarak doğrudan uygulanacak hükümlerden olmayıp, yasalarda
gerekli düzenlemeler yapılarak yaşama geçirilirler. Ancak, öğretide ve Anayasa
Mahkemesinin kimi kararlarında, yürürlüğe konulması gereken yasal düzenlemede
yer verilmesi gereken konuların anayasa metninde açıkça kurala bağlandığı
durumlarda, bir özel yasa ya da yürürlükteki yasalarda uygun değişiklik
yapılması gerekmeksizin anayasa hükümlerinin doğrudan uygulanacağı kabul
edilmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci
fıkrasının doğrudan uygulanması gerektiğini, 8.12.2004 tarihinde verdiği
E:2004/84, K:2004/l 24 sayılı kararında; 5225 sayılı Yasada, başvurulacak kanun
yolu ve süresinin özel olarak düzenlenmemiş olmasının, Anayasanın 40'ıncı
maddesine aykırılık oluşturmadığını belirterek benimsemiş ve kararında; bireyler
hakkında kurulan işlemlere karşı kanun yolları, başvurulacak merciler ile
sürelerin belirtilmesi yönünden Devlete verilen görevin bir zorunluluk
içerdiğine, bu zorunluluk nedeniyle her yasada özel bir düzenleme yapılması
gerekmediğine değinerek, Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci fıkrasının,
doğrudan uygulanır nitelik taşıdığını kabul etmiştir.
Devletin,
işlemlerinde, bireylerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve
sürelerini belirtmek zorunda olduğunu öngören Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci
fıkrasının, ayrı bir yasal düzenlemenin varlığını gerektirmeyen, doğrudan
uygulanabilir nitelik taşımasından dolayı yasama, yürütme ve yargı
organlarının, idare makamlarının ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının
işlemlerinde, bu işlemlere karşı başvurulacak idari mercileri ve kanun yolları
ile sürelerini belirtmesi zorunludur.
Davacının
27.10.2004 günlü serbest dolaşıma giriş beyannamesi muhteviyatı kimyevi maddeyi
genelleştirilmiş tercihler sistemi ülkelerinden olan Rusya Federasyonundan
ithal etmesine karşın, ithalat sırasında Form A belgesi olmadığından, diğer
ülkeler için uygulanan vergi oranı üzerinden gümrük vergisini ve katma değer
vergisini 28.10.2004 tarihinde ödediği; 1.12.2004 günlü dilekçesi ile gümrük
müdürlüğüne Form A belgesini ibraz edip, ithalat sırasında ödediği vergi ile
tercihli vergi oranına göre hesaplanan vergi tutarı farkın iadesini istediği;
gümrük idaresinin 10.3.2005 günlü kararı ile davacının süresi içinde Form A
belgesini ibraz ettiği anlaşıldığından, fazla tahsil edilen tutarın iadesine
karar verildiği ve fazla alınan 10.145 YTL'nin 11.3.2005 tarihinde davacıya
iade edildiği ancak, ithalat esnasında gelişme yolundaki ülke beyanında
bulunulmaması halinde fazla ödenen verginin iade edilemeyeceği belirtilerek,
hatalı olarak iade edilen tutarın on gün içinde ödenmesini isteyen gümrük
idaresinin 4.12.2006 günlü yazısı üzerine davacının, 4.1.2007 günlü dilekçesi
ile gümrük müdürlüğünden konunun yeniden gözden geçirilmesini istediği; gümrük
müdürlüğünün 11.1.2007 günlü işlemi ile davacı isteminin reddedildiği, söz
konusu işlemin 30.1.2007 tarihinde tebliği üzerine 5.2.2007 tarihinde gümrük
başmüdürlüğüne itiraz edildiği ve itirazın reddi üzerine dava açıldığı
anlaşılmaktadır.
Her
ne kadar davacı tarafından, önce yetkisiz makam olan gümrük müdürlüğüne
düzeltme başvurusunda bulunularak, bu başvurunun reddedilmesi üzerine, bu arada
itiraz süresi geçirilerek, başmüdürlüğe itiraz edilmesi nedeniyle söz konusu
itiraza verilen cevabın dava hakkı doğurmayacağı gerekçesiyle bozma kararı verilmişse
de, dosyada bulunan 4.12.2006 günlü gümrük idaresi işleminde, bu işleme karşı
başvurulacak yargı mercii veya idari makamın ve başvuru süresinin
gösterilmediği saptanmaktadır. Bu durum, Anayasanın 40'ıncı maddesinin ikinci
fıkrasına ilişkin gerekçede belirtildiği gibi son derece karışık olan mevzuat
karşısında bireylerin yargı yeri ve idari makamlar önünde haklarını sonuna
kadar arayabilmelerini olanaklı kılmak amacıyla öngörülen zorunluluğa aykırı ve
dolayısıyla, Anayasanın 36'ncı maddesinde öngörülen hak arama hürriyetini
sınırlayıcı bir sonuç doğurmuş ve Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin
korunmasını düzenleyen 40'ıncı maddesine açıkça aykırılık yaratmıştır.
Başvuru
mercii ve süresi gösterilmeyen yazılı bildirim süreyi başlatmayacağı için
itirazın süresinde yapılmadığından söz edilmesine olanak bulunmadığından,
temyiz istemine konu yapılan İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin, 30.9.2010 günlü ve
E:2010/3518, K:2010/2675 sayılı kararında yer alan ısrar hükmünün dayandığı
hukuksal nedenler ve gerekçe Kurulumuzca da uygun bulunmuş”
gerekçesiyle Vergi Mahkemesi kararı yönünde hüküm kurulmuştur.
İndir